Kaygı deyince aklınıza ne geliyor? Ah keşke hiç olmasa, hiç yaşamasam bu duyguyu mu diyorsunuz? Peki ya size, kaygı aslında bizi korumak ve motive etmek için var desem? Hatta bazen hayatımıza kattığı bir takım faydaları olduğunu söylesem. Tabii dozunda kalırsa...
Kaygı, geleceğin belirsiz olduğu durumlarda hissettiğimiz ve bazı bedensel tepkileri beraberinde getiren bir duygudur. Endişe, tedirginlik, gerginlik gibi ifadeler genelde kaygıya işaret eder. Baş ağrısı, terleme, kalp atımında hızlanma ya da daha uzun vadede kronik yorgunluk, mide- bağırsak sorunları ve uyku problemleri gibi belirtileri vardır.
Kaygımız, aslında bizi hayatımızdaki bir olumsuzluğa dair uyarır ve kendimizi hazırlamamızı, tehlikeden uzaklaşmamızı ve sonrasında da uzak durmamızı sağlar. Şöyle ki; araba çarpma tehlikesine karşı kaygınız, yoldan geçerken sağınıza ve solunuza bakmanızı ve kendinizi korumanızı sağlar. Bir adım ötesine gidecek olursak kaygı ile beraber gelen, tekrarlayan endişe ve sinirlilik hali hayatımızın bazı alanlarının yoldan çıktığı ve bazı ayarlamaların yapılması gerektiğine dair bizi uyarıyor olabilir. Örneğin ilişkiniz artık yürümüyor olabilir, işinizde değişiklik yapmanız gerekiyor olabilir ya da harcamalarınızı kontrol altına alma zamanı gelmiştir. Bir motivasyon aracı olarak kaygınız, önünüzdeki bir sınav için çalışmanızı sağlayabileceği gibi iş yerinizde işlerinizi özenle takip etmenizi ve dolayısıyla terfi almanızı sağlayabilir.
Kaygı ile sorunumuz dozu arttığında ortaya çıkar. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Kimimiz kaygı ile beraber gelen kalp çarpıntısı, yüz kızarması gibi bedensel tepkilere odaklanır ve bunları yanlış yorumlayarak daha da kaygılanırız. Ya da kaygımız ile beraber gelen olumsuz düşüncelerimizi tamamen gerçek kabul eder, olayı objektif bir şekilde değerlendiremez ve kaygılanmaya devam ederiz. Kimimiz ise kaygıyı kaçınılması gereken bir tehlike olarak görür ve ondan kaçmaya çalıştıkça -ve tabiki başaramadıkça- daha çok kaygılanmaya başlar. Son olarak ise eğer kaygılandığımız durumdan kaçmayı/kaçınmayı başarırsak buna devam eder ve aynı durumlarda kaygı yaşamaya -belki de artan düzeylerde- devam ederiz. Yani kalıcı yerine geçici bir çözüm bulmuş oluruz.
Peki kaygı ile nasıl baş edebiliriz? Bunun için öncelikle kaygımızı kabullenmeli ve tanımalıyız. Sonrasında ise kaygı ve kaygılandığımız durumlarla ilgili düşünce ve davranışlarımızı gözden geçirmeli ve daha işlevsel olanları ile değiştirmeliyiz. Ek olarak kaygı kontrolünü sağlamada bize yardımcı olacak bireysel yöntemlerimizi keşfetmeli ve hayatımızın rutinine katmalıyız.
Unutmayın, hiç kaygılanmamak değil dozunda kaygıyla kalabilmek önemli olan. Dozunu aşan, tüm gün sizi meşgul eden ve günlük hayatınızı olumsuz etkileyen kaygı durumları için ise bir uzmandan yardım almanızda fayda vardır.
Comments